Bipolar bozukluk, kişinin duygudurumunda aşırı dalgalanmaların yaşandığı, mani (ya da hipomani) dönemlerinin tek başına ya da depresyon dönemleri ile birlikte varlığı ile karakterize bir duygudurum bozukluğudur. Bu bozukluk, yalnızca duygudurum değişimleriyle sınırlı kalmaz; düşünce yapısını, enerji seviyesini, dikkati, uyku düzenini ve işlevselliği de etkileyebilir. Genellikle genç yetişkinlikte başlasa da çocukluk ya da ergenlik döneminde de ortaya çıkabilir.
İçindekiler
Mani dönemi, bireyin aşırı enerjik, taşkın, coşkulu veya öfkeli hissettiği bir evredir. Bu dönemde kişi çok hızlı konuşabilir, düşünceler birbirine karışabilir ve dikkati kolayca dağılabilir. Uyku ihtiyacı azalır, kendine güven aşırı artar ve riskli davranışlar sergilenebilir. Örneğin kontrolsüz para harcama, ani kararlarla iş değiştirme ya da uygunsuz sosyal davranışlar görülebilir.
Depresyon dönemi ise çökkünlük, isteksizlik, enerjisizlik, uyku ve iştah bozuklukları, değersizlik hissi ve bazen ölüm düşünceleriyle karakterizedir. Kişi bu dönemde sosyal hayattan uzaklaşabilir, karar vermekte zorlanabilir ve günlük aktivitelerini sürdürmekte zorlanabilir. Ancak her zaman belirtiler net sınırlarla ayrılmaz. Bazı bireylerde depresif belirtilere hafif mani bulgularının ya da mani bulgularına hafif depresif bulguların eşlik ettiği karma epizodlar görülebilir.
Bipolar bozukluk tanılı bireylerde bu epizodlar arasındaki dönemde tam iyilik hali ya da belirtilerin hafif düzeyde devam etmesi söz konusu olabilir.
Bipolar Bozukluk Alt Tipleri Nelerdir?
Bipolar bozukluk, ruh halindeki değişimlerin süresi, şiddeti ve seyrine göre farklı alt tiplere ayrılır. Her bir alt tipin belirtileri farklılık gösterebilir ve tedavi yaklaşımları buna göre şekillendirilir. En yaygın bilinen türler: Bipolar I Bozukluk, Bipolar II Bozukluk ve Siklotimik Bozukluk olarak sayılabilir.
Bipolar I Bozukluk tanısı konulabilmesi en az bir mani dönemi için tanı ölçütlerinin karşılanmasına bağlıdır. Sıklıkla major depresif dönemler eşlik etse de tanı için şart değildir. Mani dönemi en az bir hafta sürer (hastane yatışı gerektiyse herhangi bir süre olabilir) ve kişinin işlevselliğini ciddi şekilde etkiler. Bu dönemde bireyin düşünce ve davranışları kontrol dışına çıkabilir; hatta hastaneye yatış gerekebilir.
Bipolar II Bozukluk, en az bir majör depresyon dönemi ve en az bir hipomani dönemiyle karakterizedir. Hipomani, mani kadar yoğun olmasa da bireyin normalden farklı şekilde enerjik, neşeli ya da huzursuz olmasına yol açar. Ancak bu belirtiler kişinin sosyal ya da mesleki/akademik işlevlerini mani dönemlerindeki düzeyde etkilemez. Bipolar II, sıklıkla depresif bulgular nedeniyle tedavi arayışı sırasında tanı alır.
Siklotimik Bozukluk ise en az iki yıl süre ile (çocuk ve gençler için bir yıl), hipomani ölçütlerini karşılamaksızın hipomani belirtilerinin olduğu birçok dönem ve major depresyon kriterlerini tam olarak karşılamaksızın major depresyon belirtilerinin olduğu birçok dönemin bulunduğu bir bozukluktur. Belirtiler şiddetli olmasa da sürekli dalgalanmalar gözlemlenir. Bu bozukluk genellikle kişinin yaşam kalitesini düşürse de belirgin bir mani ya da majör depresyon kriterlerini tam karşılamaz.
Bipolar Bozukluğun İlişkilere Etkisi Nedir?
Bipolar bozukluk, yalnızca ruh halini değil, bireyin günlük yaşantısını, karar alma süreçlerini ve sosyal ilişkilerini de derinden etkiler. Duygudurumda yaşanan dalgalanmalar; bireyin iş, okul, aile ve arkadaş çevresindeki işlevselliğini olumsuz yönde değiştirebilir. Bu nedenle bozukluk yalnızca bireysel değil, aynı zamanda çevresel bir sorun haline de gelebilir.
Mani dönemlerinde, birey aşırı özgüvenli, enerjik ve kontrolsüz davranabilir. Bu da iş yerinde ya da okulda plansız adımlar atılmasına, maddi kayıplara ve sosyal çevreyle çatışmalara yol açabilir. Kimi zaman yerinde duramama, sürekli konuşma, düşünce akışında hızlanma gibi semptomlarla birlikte bireyin gerçeklik algısında bozulmalar da olabilir. Bu dönemde alınan kararlar, okuldan ayrılma, kontrolsüz alışveriş, suça karışma gibi uzun vadeli sonuçlar doğurabilir.
Depresyon dönemlerinde ise kişi yoğun bir isteksizlik ve tükenmişlik yaşar. Günlük işler zorlaşır, kişisel bakım aksar ve sosyal izolasyon artar. Bu durum, okul başarısında düşüş, iş performansında gerileme ve aile içi çatışmalara neden olabilir. Depresyon dönemlerinde kişinin kendilik değeri zedelenebilir ve özgüven kaybı yaşayabilir. Bazı vakalarda intihar düşünceleri ve girişimleri tabloya eklenebilir.
İlişkiler açısından bakıldığında, bipolar bozukluğun duygusal etkileri çevredekilerle olan bağları zorlayabilir. Aileler, akran grubu, öğretmenler ani ruh hali değişimlerini anlamakta güçlük çekebilir. Bu da çatışmalara, yanlış anlaşılmalara ve sosyal olarak izole olmaya yol açabilir.
Bipolar Bozukluk Tedavisi
Bipolar bozukluğun tedavisi, hem duygudurum ataklarını kontrol altına almak hem de bireyin uzun vadeli işlevselliğini sürdürebilmesini sağlamak amacıyla planlanır. Bu süreç genellikle çok yönlüdür; ilaç tedavisi, psikoterapi, yaşam tarzı düzenlemeleri ve sosyal destek unsurlarının sağlanmasını bir arada içerir.
Farmakolojik tedavi, bipolar bozukluğun temel taşlarındandır. Duygudurum dengeleyiciler (örneğin lityum) ve antipsikotikler gibi ilaçlar bir çocuk ve genç psikiyatristi gözetiminde kullanılır. İlaçların düzenli kullanımı, manik ya da depresif atakları kontrol altına almaya yardımcı olur ve atakların tekrarını önler. Ancak ilaç tedavisi, kişiye özel doz ve ilaç seçimiyle dikkatle sürdürülmelidir. Kendi kendine ilaç bırakmanın ya da doz değiştirmenin ciddi sonuçlar doğurabileceği unutulmamalıdır.
Psikoterapi, bireyin hastalık sürecini anlamasına, tetikleyici faktörleri tanımasına ve baş etme becerileri geliştirmesine yardımcı olur. Özellikle psikoeğitim, hem bireye hem ailesine bipolar bozukluğun seyri ve yönetimi konusunda bilgi verir. Bilişsel davranışçı terapi, duygu düzenleme, uyku hijyeni ve stres yönetimi üzerinde çalışmak için etkili olabilir.
Okulun sürece dahil edilmesi, gerekli durumlarda destek eğitim olanaklarının sağlanması, çocuğun veya gencin ihtiyaçlarının farkında olarak buna göre aile ve okul iş birliğinin sağlanması önemli bir destek noktası sağlar.
Rutin yaşam alışkanlıklarının oturtulması, tedavinin bir diğer önemli parçasıdır. Uyku düzeni, dengeli beslenme, düzenli egzersiz ve alkol/madde kullanımından uzak durmak, duygudurumun dengede kalmasına katkı sağlar.
Çocuk ve gençlerde Bipolar Bozukluk semptomlarının doğası ve seyri gereği aileler ve bireyler için zorlayıcı olabilir. Ancak erken tanı, düzenli takip ve etkin tedavi yöntemlerinin kullanımı ile belirtiler kontrol altına alınıp yaşam kalitesi artırılabilir. Bipolar bozukluk uzun vadeli düzenli takip gerektiren, profesyonel destek ve aile işbirliği ile oldukça yüz güldürücü sonuçlar alınabilen bir bozukluktur.