Travma ve Stresle İlişkili Bozuklar

ravma; kişinin ölüm, ciddi yaralanma veya cinsel saldırıya ya da bunlardan birinin tehdidine, doğrudan kendisi yaşayarak, tanık olarak ya da yakın bir aile üyesinin/arkadaşının başına geldiğini öğrenerek maruz kalması ile tanımlanır. Travma Sonrası Stres Bozukluğu, travmaya maruziyetin ardından gelişebilen ciddi bir psikiyatrik durumdur. Travmatik olaylar fiziksel zarar içerebilir (örneğin kaza, saldırı, doğal afet), duygusal yıkım yaratabilir (ani kayıp, istismar, ihmal) ya da bireyin güvenlik hissini temelden sarsabilir (savaş, şiddete tanıklık). Her birey yaşadığı travmayı farklı şekilde işler. Bazıları bu tür olayları zamanla atlatabilirken, bazı bireylerde zihinsel ve bedensel stres tepkileri kalıcı hale gelir ve travma sonrası stres bozukluğuna dönüşür.

Bu bozukluğun gelişiminde birden fazla etken rol oynar. Olayın şiddeti, süresi ve beklenmedik şekilde gerçekleşmesi önemli birer faktördür. Aynı zamanda bireyin önceki yaşam deneyimleri, kişilik özellikleri, stresle baş etme becerileri ve sosyal destek düzeyi de belirleyici olabilir. Erken çocuklukta yaşanan istismar, uzun süreli duygusal ihmal veya şiddet geçmişi travma sonrası stres bozukluğuna yatkınlığı artırabilir.

Beynin stres tepkilerini yöneten bölgelerinde, özellikle amigdala ve hipokampüste oluşan nörolojik değişiklikler de bu bozukluğun gelişiminde rol oynayabilir. Beyin, travmatik olayı “tehdit hâlâ devam ediyor” şeklinde algılar ve bireyin savunma sistemini sürekli açık tutar.

Travma sonrası stres bozukluğu sadece yaşanılan olaydan değil, olayın bireyde yarattığı ruhsal etki, içsel kaynaklar ve çevresel destek eksikliğinden kaynaklanır. Bu nedenle erken farkındalık ve profesyonel destek, travma sonrası stres bozukluğunun gelişimini önlemede kritik öneme sahiptir.

Travma Sonrası Stres Bozukluğu Belirtileri Nelerdir?

Travma sonrası stres bozukluğu belirtileri farklı bireylerde farklı şiddet ve biçimlerde ortaya çıkabilir. Bu belirtiler genellikle dört ana grupta toplanır:

Yeniden yaşantılama: bireyin travmatik olayı tekrar tekrar zihninde canlandırması şeklinde kendini gösterir. Kâbuslar, ani geçmişe dönüşler (flashback), yoğun korku hissi ve fiziksel tepkiler yaygındır. Kişi tetikleyici bir ses, görüntü ya da kokuyla bir anda o ana geri dönmüş gibi hissedebilir.

Kaçınma: kişinin olayla ilişkili yerlerden, kişilerden ya da konuşmalardan uzak durmasıyla ilgilidir. Bu durum sosyal izolasyon, okul performansında düşüş ve genel olarak yaşamdan geri çekilmeye neden olabilir.

Aşırı uyarılmışlık: belirtileri arasında kolay irkilme, sürekli tetikte olma hissi, uyku bozuklukları ve öfke patlamaları yer alır. Birey kendini asla güvende hissetmez; bu da kronik yorgunluk ve dikkat dağınıklığına yol açabilir.

travma-ve-stresle-iliskili-bozukluklar-nedir

Düşünce ve duygu değişiklikleri: kişinin kendine ve dünyaya dair inançlarının sarsılmasıyla ortaya çıkar. “Ben suçluyum”, “Kimseye güvenilmez” gibi düşünceler sık görülür. İlgisizlik, duygusal donukluk ve keyif alınan etkinliklerden uzaklaşma da yaygındır.

Travma Sonrası Stres Bozukluğu Tanısı Nasıl Konur?

Travma sonrası stres bozukluğu tanısı, yalnızca bir olayın yaşanmış olmasıyla değil, bu olayın ardından gelişen belirtilerin süresi, şiddeti ve bireyin yaşamını ne ölçüde etkilediğiyle belirlenir. Tanı koyma süreci, bir ruh sağlığı uzmanı tarafından yapılan klinik görüşme ve değerlendirme ile başlar. Bu süreçte bireyin yaşadığı olay detaylı olarak ele alınır.

DSM-5 (Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı) kriterlerine göre tanı konabilmesi için belirli koşulların sağlanması gerekir. Öncelikle kişi, ölüm, ciddi yaralanma ya da cinsel saldırı gibi travmatik bir olaya doğrudan maruz kalmış, tanıklık etmiş ya da yakınının başına geldiğini öğrenmiş olmalıdır. Ardından, travmadan sonraki en az bir ay boyunca bireyde yeniden yaşantılama, kaçınma davranışları, olumsuz düşünceler ve aşırı uyarılma gibi belirtiler gözlemlenmelidir.

Tanı sürecinde çocuk ve genç psikiyatristi, semptomların başka bir ruhsal ya da fiziksel rahatsızlıktan kaynaklanmadığından emin olmalıdır. Örneğin anksiyete bozukluğu, depresyon ya da madde kullanımı gibi durumlar bu tanı ile karışabilir. Bu nedenle kapsamlı bir değerlendirme yapılması önemlidir.

Bazı vakalarda tanı konulması daha zor olabilir; özellikle bastırılmış travmalar veya çocukluk travmaları söz konusuysa belirtiler gizli seyredebilir. Bu nedenle uzman klinik deneyimi ve dikkatli gözlemi tanı sürecinde belirleyici rol oynar.

Aile Süreçte Nasıl Destek Olabilir?

Aileler travma sonrası stres bozukluğunda öncelikle çocukları için hem fiziksel hem duygusal güvenli alan sağlamalı, mümkün olduğunca günlük rutinleri korumalı, yargılayıcı olmamalı, çocukları konuşmak istediğinde dinlemeye açık olmalı ancak çocukları anlatmaya zorlamamalı, duygusal ifadeye fırsat vermeli (resim, oyun, hikâye gibi yöntemlerin konuşmak kadar değerli olduğu unutulmamalı), olumlu davranışları pekiştirmeli ve çocuğun erken profesyonel desteğe ulaşmasını sağlamalıdır.

Travma Sonrası Stres Bozukluğu Nasıl Tedavi Edilir?

Travma sonrası stres bozukluğu, profesyonel psikoterapi yöntemleriyle etkili şekilde tedavi edilebilen bir ruhsal bozukluktur. Tedavi sürecinin amacı, bireyin travmaya dair düşünce, duygu ve davranışlarını yeniden yapılandırmak, güvenlik duygusunu geri kazanmasına yardımcı olmak ve yaşam kalitesini artırmaktır. Terapi, kişinin bireysel özelliklerine, travmanın şiddetine ve süresine göre planlanır.

Travma sonrası stres bozukluğu tedavisinde kullanılan tedavi yöntemlerinden biri bilişsel davranışçı terapi (BDT)’dir. Bu yöntem, kişinin travmaya dair olumsuz sonuçları aşırı genelleme, felaketleştirme gibi mekanizmalarla geliştirdiği işlevsiz düşünceleri tanımasına ve bunları daha sağlıklı düşünce kalıplarıyla değiştirmesine yardımcı olur. “Ben güçsüzüm” ya da “dünya tamamen tehlikeli” gibi düşüncelerin işlenmesini terapi sırasında işlenmesini sağlar. Maruz bırakma teknikleriyle birey, travmatik anı ile kontrollü biçimde yüzleşir ve bu anıya dair korku tepkilerinin azalması mümkün olur. Destekleyici gruplar, aile danışmanlığı ve mindfulness gibi uygulamalar da tedavi sürecine entegre edilebilir.

Küçük çocukların duygu ve düşüncelerini ifade etmesinde oyun kelimeler kadar önemli bir araçtır. Çocuklar travmalarını oyunlarında yeniden canlandırabilir, bu konuda duygularını ifade edebilir. Bu nedenle çocuğun travmayı işlemesinde oyun terapisi önemli tedavi yöntemlerinden biridir.

Bir diğer etkili yöntem EMDR (Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme) terapisidir. EMDR, kişinin travmatik anıyı işlerken göz hareketleri veya çift yönlü uyarıcılar aracılığıyla beynin yeniden işleme sürecini aktive eder. Bu yöntem, özellikle yoğun anı ve görüntülerle başa çıkmakta zorlanan bireylerde oldukça etkilidir.

Çocuk ve genç psikiyatristleri ayrıntılı değerlendirme sonrasında takip sürecinde hastanın ihtiyaç ve yakınmalarına yönelik terapiye ek ilaç tedavisi önerebilir. Özellikle uyku bozukluğu, aşırı kaygı veya depresif belirtiler eşlik eden belirtilerin varlığında ilaç kullanımı süreci destekleyebilir.

Travma sonrası stres bozukluğu erken tanı ve profesyonel destek ile yönetilebilir bir psikiyatrik bozukluktur. Ebeveyn desteği ve uygun tedavi ile çocukların bu bozuklukla başa çıkmaları ve sağlıklı bir yaşam sürmeleri mümkün olmaktadır.

Bunlar da İlginizi Çekebilir

enurezis-idrar-kacirma
Enürezis (İdrar Kaçırma)

Çocuklarda alt ıslatma (enürezis) çocuğun yaşına ve gelişim durumuna göre beklenen me…

Devamını Oku
bipolar-bozukluk
Bipolar Bozukluk

Bipolar bozukluk, kişinin duygudurumunda aşırı dalgalanmaların yaşandığı, mani (ya da…

Devamını Oku
uyku-bozukluklari
Uyku Bozuklukları

Uyku çocukların fiziksel, zihinsel ve duygusal gelişimi için hayati öneme sahiptir. U…

Devamını Oku